Don Kişot Bisiklet Kolektifi olarak, 16 Nisan referandumunda Yüksek Seçim Kurulu aracılığıyla yapılan sahtekarlığa karşı açıklamamızdır.
Haftalar önce, referanduma ilişkin yaklaşımımızı “Başkanlığa Hayır” duruşundan daha geniş bir çerçevede ele almış ve “hiyerarşiye hayır” demiştik. Bunun altında yatan gerekçe; referandumdan “Başkanlığa Hayır” sonucu çıksa bile o metinde madde madde yer verdiğimiz birçok sorunun “burjuva demokrasisi altında” çözümsüz kalmaya devam edeceği gerçeği idi.
Sonuçta malumun ilanı oldu; beklediğimiz gibi, öyle ya da böyle, bize yine ‘mücadele kaldı’. Seçim tüm hukuksuzluğunu ayan beyan sergiledi, gözümüzde meşruluğu yoktu; şimdi tüm kitleler nezdinde de meşruluğu sorgulanır hale geldi. Ama “mühürsüz oylar neden sayıldı?” tartışmasından daha büyük bir mücadele kaldı bize. “Modern ve uygar toplum” adını verdiğimiz toplu çılgınlık, almış eline “altın bir testere”, her geçen gün bindiğimiz dalı daha büyük bir hızla kesmekte. İşte bu akıl tutulmasına karşı verdiğimiz mücadele.
“Sınıflı toplum, özel mülkiyet ve ücretli emek sömürüsü” altyapısı üzerinde yükselen bu ortaçağ şatosu bir taraftan toplumsal barışı dinamitlemekte, bir taraftan doğal yaşam koşullarını ortadan kaldırıp Dünya’yı, üzerinde yaşamaya çalışan tüm canlılara dar etmekte.
Dünya üzerinde itişip kendimize bir yer açma ya da bu yeri korumaya çalışma devri kapanmıştır. 1990’dan bu yana globalleşen bu toplu çılgınlığın, tüyleri diken diken eden pis kokulu vahşi nefesi; Paris’in banliyösünde Manhattan’ın parklarına, Kuzey Ormanları’nın kıyısındaki köylerden Fas çöllerinde kurulmuş bir berberi çadırının içine kadar ensemizdedir. Dünya üzerindeki tüm canlıları “istisnasız” aynı yok oluş ile tehdit etmektedir.
Zamanın hastalıklı ruhu, coğrafyaları, sınırları aşıp geçmiştir. Tüketim çılgınlığı, seni Nişantaşı’nda esir aldığı gibi esir alır Los Angeles’daki Rodeo Drive’da.. İstanbul Metrosu’ndaki reklamlar ile yarışmaktadır Helsinki Metrosu’ndaki reklamlar.. “Paylaş” ya da “Yeniden inşaa et”in karşısında çığlık çığlığa haykırmaktadır zamanın ruhu; “Hayır çöpe at”.
Coğrafyalar birbirinin aynı olup çıkmıştır. İşte bu yüzden mücadelemiz “Dünya çapında” ve “zamanın hastalıklı ruhuna” karşıdır. Nasıl çalınıyorsa “Direnişin Davulları” Kiev sokaklarında, aynı işaretler ile çalınır batucada ritmi Barselona varoşlarında. “Yaklaşan isyan”, her yerde olmak zorundadır.
– İdlib’i bombalayacak ABD’li pilotun eli “bırak” düğmesine giderken,
– Bir mezbahada kasap hızarı açmak için uzanırken,
– Wall Street’teki manipülatör bilgisayarının düğmesine basarken,
– Algı yönetimi için yalan haber yapan BBC muhabiri kaleminin kapağını çıkarırken,
– GDO üretmek için laboratuvarda çalışan bilim insanı deneyine başlamadan önce,
– Nükleer enerji santrali tasarlayan mühendis çizim masasının başına geçmeden önce,
– Kurtlar savaşı olan toplantısına girmeden bir falsolu “kaset” arayan politikacı istihbarat servisine telefon açmadan önce,
– Asker şarjörünü doldurmadan,
– Kandırılmış bir molla yüzleri katletmeden,
– Din pazarı ile geçinen bir misyoner din kitaplarını kalabalıklara dağıtmadan önce,
“Ne yapıyorum ben” diye kendini sorgulayıp “bunu yapmayı bırakmadıkça”, biz onu durdurmadıkça, kazanacağımız her tür zafer bir “Pirus zaferi” olacaktır. Bu yüzde iş başa düşmüştür ve sana ihtiyaç vardır.
Biz değiştirmezsek, bize hep “mücadele” düşecek.
One thought on “Bize “Yine” Mücadele Kaldı”